Sunday, May 9, 2010

Luke 19 -- forget the Big Rock Candy Mountain[0]

Today's extract is rather long, but it says a few very important things about the nature of the Kingdom / Reign of God.
Luk 19:11 Oradakiler bu sözleri dinlerken İsa konuşmasını bir benzetmeyle sürdürdü. Çünkü Yeruşalim'e yaklaşmıştı ve onlar, Tanrı'nın Egemenliği'nin hemen ortaya çıkacağını sanıyorlardı.
Luk 19:12 Bu nedenle İsa şöyle dedi: "Soylu bir adam, kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitti.
Luk 19:13 Gitmeden önce kölelerinden onunu çağırıp onlara birer mina verdi. 'Ben dönünceye dek bu paraları işletin' dedi.
Luk 19:14 "Ne var ki, ülkesinin halkı adamdan nefret ediyordu. Arkasından temsilciler göndererek, 'Bu adamın üzerimize kral olmasını istemiyoruz' diye haber ilettiler.
Luk 19:15 "Adam kral atanmış olarak geri döndüğünde, parayı vermiş olduğu köleleri çağırtıp ne kazandıklarını öğrenmek istedi.
Luk 19:16 Birincisi geldi, 'Efendimiz' dedi, 'Senin bir minan on mina daha kazandı.'
Luk 19:17 "Efendisi ona, 'Aferin, iyi köle!' dedi. 'En küçük işte güvenilir olduğunu gösterdiğin için on kent üzerinde yetkili olacaksın.'
Luk 19:18 "İkincisi gelip, 'Efendimiz, senin bir minan beş mina daha kazandı' dedi.
Luk 19:19 "Efendisi ona da, 'Sen beş kent üzerinde yetkili olacaksın' dedi.
Luk 19:20 "Başka biri geldi, 'Efendimiz' dedi, 'İşte senin minan! Onu bir mendile sarıp sakladım.
Luk 19:21 Çünkü senden korktum, sert adamsın; kendinden koymadığını alır, ekmediğini biçersin.'
Luk 19:22 "Efendisi ona, 'Ey kötü köle, seni kendi ağzından çıkan sözle yargılayacağım' dedi. 'Kendinden koymadığını alan, ekmediğini biçen sert bir adam olduğumu bildiğine göre,
Luk 19:23 neden paramı faize vermedin? Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım.'
Luk 19:24 "Sonra çevrede duranlara, 'Elindeki minayı alın, on minası olana verin' dedi.
Luk 19:25 "Ona, 'Efendimiz' dediler, 'Onun zaten on minası var!'
Luk 19:26 "O da, 'Size şunu söyleyeyim, kimde varsa ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak' dedi.
Luk 19:27 'Beni kral olarak istemeyen o düşmanlarıma gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde kılıçtan geçirin!'"
They were closing on on Jerusalem, and obviously something big and important was about to happen: Tanrı'nın Egemenliği'nin hemen ortaya çıkacağını sanıyorlardı. The word of interest here is sanmak -- to suppose, to think, to imagine. They supposed/imagined/thought that God's Kingdom was about to materialize. There was a lot of speculation in the air. Was this new Son of David going to step into that military hero's shoes, and lead his people in a glorious war of liberation, a kurtuluş savaş, against the occupying armies of Rome? Or would he do it all by himself, and supernaturally set the world right side up again, with, of course, God's dear chosen people Israel on top?

Well, God's dear chosen people Israel had some unpleasant surprises coming down the pike at them. The light at the end of their tunnel was the headlight of an approaching train. Goaded by venal, corrupt, and flattering leaders, these dear people made their ultimate confession of faith -- "We have no king but Caesar!"[1] -- Ne var ki, ülkesinin halkı adamdan nefret ediyordu. Arkasından temsilciler göndererek, 'Bu adamın üzerimize kral olmasını istemiyoruz' diye haber ilettiler. Nonetheless, his citizens hated him. (apparently, nefret etmek is another one of those transitive verbs that requires its object to take the -dan/-den ending.) After him messengers they sent, 'This man over us king to be we do not want.' ...

The key point Jesus makes in this parable, however, is the connection between what we do today and what we can anticipate later. God's Kingdom is forwarded by boring, routine, small acts of faithful obedience every day. We take what He has entrusted us with, and do a little something with it, consistently, day after day. The exercise of routine faithfulness conditions us, prepares us, equips us, for greater opportunities later.

For example, if a job hunter falls into the trap of dreaming about how great everything is going to be once he gets employed, he sets himself up for failure. If, on the other hand, he finds ways to be productive even while looking for that ideal job, his future looks much brighter. A friend of mine, for example, spent tax season dressed up like the Statue of Liberty.

Bottom line: folks who faithfully work at their assigned tasks are on the fast track to promotion. Folks who "play it safe" and idly wait for the Big Thing to happen are history's losers.

___________

[0] The Big Rock Candy Mountain is an old hobo song about an imaginary state of perfection:
In the Big Rock Candy Mountains there's a land that's fair and bright
Where the handouts grow on bushes and you sleep out every night
Where the boxcars are all empty and the sun shines every day
On the birds and the bees and the cigarette trees
Where the lemonade springs where the bluebird sings
In the Big Rock Candy Mountains

In the Big Rock Candy Mountains all the cops have wooden legs
And the bulldogs all have rubber teeth and the hens lay soft boiled eggs
The farmer's trees are full of fruit and the barns are full of hay
Oh, I'm bound to go where there ain't no snow
Where the rain don't fall and the wind don't blow
In the Big Rock Candy Mountains
[1] To this day, their heirs still imagine that political power is the ultimate saving power -- "if we can but make sure that people like us are the ones in power!"

No comments: