Act 4:15 Kurul üyeleri onlara dışarı çıkmalarını buyurduktan sonra durumu kendi aralarında tartışmaya başladılar.Censorship clamps down. The disciples are threatened (tehdit emek) and told to shut up. To say nothing more about this troublemaker, to do nothing else in his name. The beginning of the West's tradition of political liberty appears in their words: God on the front side of (Tanrı'nın önünde, ), God's word not (Tanrı'nın sözünü değil) but your word to listen to/heed (de sizin sözünüzü dinlemek) is / is not right, (doğru mudur, ) of yourselves a verdict give. (kendiniz karar verin. ) Or, as the King James puts it, "Whether it be right in the sight of God to hearken unto you more than unto God, judge ye. "
Act 4:16 "Bu adamları ne yapacağız?" dediler. "Yeruşalim'de yaşayan herkes, bunların eliyle olağanüstü bir belirti gerçekleştirildiğini biliyor. Biz bunu inkâr edemeyiz.
Act 4:17 Ama bu haberin halk arasında daha çok yayılmasını önlemek için onları tehdit edelim ki, bundan böyle İsa'nın adından kimseye söz etmesinler."
Act 4:18 Böylece onları çağırdılar, İsa'nın adını hiç anmamalarını, o adı kullanarak hiçbir şey öğretmemelerini buyurdular.
Act 4:19 Ama Petrus'la Yuhanna şöyle karşılık verdiler: "Tanrı'nın önünde, Tanrı'nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin.
Act 4:20 Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz."
The early Christian leaders refused to be silenced. "We, those things that we have seen (gördüklerimizi ) and those things that we have heard (işittiklerimizi ) must be made known.
At the moment, the people of the lie hold the upper hand. It is sad that the lies the Jewish leaders told to protect their own stinking careers closed the doors of paradise to their children for thousands of years.
May God grant us the grace to live in truth, for the sake of those who will come after us.
No comments:
Post a Comment