Perhaps, sins that later Christians could take in stride were more dangerous to the church in its early, vulnerable, first few days. Ananias and Sapphira certainly found themselves on the wrong side of God's justice, when they tried to lay claim to unearned prestige.
Act 5:1,2 Hananya adında bir adam, karısı Safira'nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi. Karısının da olup bitenlerden haberi vardı.In the previous chapter, we notice how Barnabas, a Levite from Cyprus, sold his farm and donated the proceeds to the church. This was one, of many, reasons that Barnabas received honor and recognition among the leaders. Every one of us has a need for recognition, and faces the temptation to take short-cuts to achieve it. As this notable act of God demonstrates, however, short-cuts can lead to unanticipated dead ends.
Act 5:3 Petrus ona, "Hananya, nasıl oldu da Şeytan'a uydun, Kutsal Ruh'a yalan söyleyip tarlanın parasının bir kısmını kendine sakladın?" dedi.
Act 5:4 "Tarla satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Tanrı'ya yalan söylemiş oldun."
Act 5:5 Hananya bu sözleri işitince yere yıkılıp can verdi. Olanları duyan herkesi büyük bir korku sardı.
Act 5:6 Gençler kalkıp Hananya'nın ölüsünü kefenlediler ve dışarı taşıyıp gömdüler.
Act 5:7 Bundan yaklaşık üç saat sonra Hananya'nın karısı, olanlardan habersiz içeri girdi.
Act 5:8 Petrus, "Söyle bana, tarlayı bu fiyata mı sattınız?" diye sordu. "Evet, bu fiyata" dedi Safira.
Act 5:9 Petrus ona şöyle dedi: "Rab'bin Ruhu'nu sınamak için nasıl oldu da sözbirliği ettiniz? İşte, kocanı gömenlerin ayak sesleri kapıda, seni de dışarı taşıyacaklar."
Act 5:10 Kadın o anda Petrus'un ayakları dibine yıkılıp can verdi. İçeri giren gençler onu ölmüş buldular, onu da dışarı taşıyarak kocasının yanına gömdüler.
Act 5:11 İnanlılar topluluğunun* tümünü ve olayı duyanların hepsini büyük bir korku sardı.
No comments:
Post a Comment