Wednesday, September 1, 2010

Acts 13 -- manger dogs

It must be something in the water.[1] Anatolia seems to breed storytellers. A few centuries before Nasrettin Hoca showed up to delight and instruct, an earlier resident of the area, Aesop, created animal tales with morals. Including the one attributed to him that comes to mind this morning (short form):
There was a dog lying in a manger who did not eat the grain but who nevertheless prevented the horse from being able to eat anything either.
Here's the "dictionary definition," courtesy of Wikipedia: " Interpreted variously over the centuries, it is used now of those who spitefully prevent others from having something that they themselves have no use for."

Well, let's take a look at today's İncil reading:
Act 13:42 Pavlus'la Barnaba havradan çıkarken halk onları, bir sonraki Şabat Günü aynı konular üzerinde konuşmaya çağırdı.
Act 13:43 Havradaki topluluk dağılınca, Yahudiler ve Yahudiliğe dönüp Tanrı'ya tapan yabancılardan birçoğu onların ardından gitti. Pavlus'la Barnaba onlarla konuşarak onları devamlı Tanrı'nın lütfunda yaşamaya özendirdiler.
Act 13:44 Ertesi Şabat Günü kent halkının hemen hemen tümü Rab'bin sözünü dinlemek için toplanmıştı.
Act 13:45 Kalabalığı gören Yahudiler büyük bir kıskançlık içinde, küfürlerle Pavlus'un söylediklerine karşı çıktılar.
Act 13:46 Pavlus'la Barnaba ise cesaretle karşılık verdiler: "Tanrı'nın sözünü ilk önce size bildirmemiz gerekiyordu. Siz onu reddettiğinize ve kendinizi sonsuz yaşama layık görmediğinize göre, biz şimdi öteki uluslara gidiyoruz.
Act 13:47 Çünkü Rab bize şöyle buyurmuştur: 'Yeryüzünün dört bucağına kurtuluş götürmen için Seni uluslara ışık yaptım.'"
Act 13:48 Öteki uluslardan olanlar bunu işitince sevindiler ve Rab'bin sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti.
Act 13:49 Böylece Rab'bin sözü bütün yörede yayıldı.
Act 13:50 Ne var ki Yahudiler, Tanrı'ya tapan saygın kadınlarla kentin ileri gelen erkeklerini kışkırttılar, Pavlus'la Barnaba'ya karşı bir baskı hareketi başlatıp onları bölge sınırlarının dışına attılar.
Act 13:51 Bunun üzerine Pavlus'la Barnaba, onlara bir uyarı olsun diye ayaklarının tozunu silkerek Konya'ya gittiler.
Act 13:52 Öğrenciler ise sevinç ve Kutsal Ruh'la doluydu.
You won't mind if we take your Messiah, will you? After all, you guys didn't want him.

The Christian message of salvation remains an acute embarrassment to people of the Jewish faith. If Jesus was who he said he was, and did what he said he did (died for our sins, then rose again from the dead) -- then the people who were right there missed the most important event in all of recorded history. They had the first chance to hear and believe, in Israel. Now, in Anatolia, Paul offers them the first opportunity again -- and once again, it is rejected. Let's look at one key sentence:
Tanrı'nın sözünü ilk önce size bildirmemiz gerekiyordu. Siz onu reddettiğinize ve kendinizi sonsuz yaşama layık görmediğinize göre, biz şimdi öteki uluslara gidiyoruz.
And let's take it apart word by word:
  • Tanrı'nın -- of God
  • sözünü -- His word
  • ilk önce -- first, formerly
  • size -- to you
  • bildirmemiz -- should be made known
  • gerekiyordu -- it was proper.
  • Siz onu -- You (to) it
  • reddettiğinize -- reject, deny
  • ve kendinizi -- and of yourselves
  • sonsuz yaşama -- endless life
  • layık görmediğinize göre -- worthy that you might not appear
  • biz şimdi öteki uluslara gidiyoruz -- we / now / other / to nations / we go
Hey, I'd love to see more Jewish people get with the program. After all, Jesus was Jewish, and their nation brought us the Old Testament, and our Savior. In the era described in this book, however, Jewish leaders were ferocious and implacable foes of the Good Tidings of the Great King's reign. They took special umbrage at the thought that this Gospel might let "human swine," the other nations, run to the front of the line they'd been waiting in for so many centuries.

Sadly, too many still wait, for what God has already done.

____________

[1] The idiomatic use of this phrase is more focused. In an office filled with women, you frequently see several pregnancies in progress at the same time. The joke is to attribute the coincidence to "something in the water."

No comments: