Today, I'm recycling an entry I made on July 11, 2007, on my first trip through İncil.
It’s when you’re peddling uphill that you notice the flowers beside the road, and hear the birds or frogs singing. Amazing what you can see if you just slow down.
Every time you read the New Testament for the first time again, you’ll notice things that went past in a blur on prior readings. Sometimes, the effort of looking up new words and phrases in your bilingual dictionary jogs loose new connotations. Or, sometimes, seeing novel grammatical constructions several times piques your curiosity.
For example, the Turkish construction kendi kendine can be roughly translate “himself, to himself.” This occurs four times in Luke’s gospel, only once, in Matthew’s, and not at all in Mark or John.
Luka 9: 39İsa'yı evine çağırmış olan Ferisi bunu görünce kendi kendine, «Bu adam peygamber olsaydı, kendisine dokunan bu kadının kim ve ne tür bir kadın olduğunu, günahkâr biri olduğunu anlardı» dedi.
The Pharisee who’d invited Jesus into his house says to himself, “If this man (recognize the word adam?) was a prophet, he’d know what kind of woman was touching him.”
Luka 12: 17Adam kendi kendine, `Ne yapmalıyım? Ürünlerimi koyacak yerim yok' diye düşünmüş.
The parable of the rich fool. “The man himself says to himself, what shall I do? I don’t have room to store this harvest, he reflects.”
Luka 12: . 45-46Ama o köle kendi kendine, `Efendim gelmekte gecikiyor' derse ve kadın erkek diğer hizmetkârları dövmeye, yiyip içip sarhoş olmaya başlarsa, efendisi, onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle cezalandıracak ve imansızlarla bir tutacaktır
Matt. 24: 48-51Ama o köle kötü olur da kendi kendine, `Efendim gecikiyor' der ve yoldaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse, efendisi, onun beklemediği bir günde, ummadığı bir saatte gelecek, onu şiddetle cezalandıracak ve ikiyüzlülerle bir tutacak. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.
But the evil slave says to himself, “My master delays his coming,” and goes on to mistreat his fellow servants, and eat and drink with the partiers …
Luka 16: 3«Kâhya kendi kendine, `Ne yapacağım ben?' demiş. `Efendim kâhyalığı elimden alıyor. Toprak kazmaya gücüm yetmez, dilenmekten utanırım.
The parable of the crooked manager – one of my favorites, and most enigmatic. “The steward says to himself, ‘What shall I do? My master is taking away my stewardship. To dig I am not able, and to beg I am ashamed.” I'm too old to work construction, and really don't want to go on welfare!
Luka 18: 4-5«Yargıç bir süre ilgisiz kalmış. Ama sonunda kendi kendine, `Ben her ne kadar Tanrı'dan korkmaz, insana saygı duymazsam da, bu dul kadın beni rahatsız ettiği için onun hakkını alacağım. Yoksa tekrar tekrar gelip beni canımdan bezdirecek' demiş.»
The parable of the cynical judge. “At last he says to himself, ‘Even though I do not fear God or respect men, this widow will wear me out with her continuous seeking after justices.”
Luka 18: 11Ferisi ayakta dikilip kendi kendine şöyle dua etmiş: `Tanrım, diğer insanlar gibi soyguncu, hak yiyici ve zina edici olmadığım için, hatta şu vergi görevlisi gibi olmadığım için sana şükrederim.
The parable of the Pharisee and the publication. “The Pharisee stood on his feet, and spoke to himself praying thus, ‘My God, I think you that I am not as other men..’”
It’s strange, but the people who indulge in these interior monologues are the villains of our Lord’s little stories. The supercilious dinner host. The rich fool. The unfaithful overseer. The crooked manager. The cynical judge. The self-congratulating, posturing “worshiper.” So what are we to learn from this? That endless internal monologues and self-promoting soliloquies are bad for your mental and moral health?
Or maybe Luke, with a deeper awareness of Greek culture, tuned into this aspect of our Lord’s story telling?